Çocukluk, ergenlik, gençlik derken bir de bakarsınız ki, doğum günü pastanızdaki mum sayısı iyice azalmış… Yaş arttıkça doğum günü pastasındaki mum sayısının azalması çelişki oluşturuyor ama Nörolog Dr. Mehmet Yavuz’a göre bunun sebebi, 30 yaşını geçen insanların gerçek yaşlarıyla yüzleşmekten kaçınması. Yaş 30’u aştıkça bunalıma girmenin ve aynalara bakmaktan çekinmenin nedeni de bu.
Çocukluk, ergenlik, gençlik derken bir de bakarsınız ki, doğum günü pastanızdaki mum sayısı iyice azalmış… Yaş arttıkça doğum günü pastasındaki mum sayısının azalması çelişki oluşturuyor ama Nörolog Dr. Mehmet Yavuz’a göre bunun sebebi, 30 yaşını geçen insanların gerçek yaşlarıyla yüzleşmekten kaçınması. Yaş 30’u aştıkça bunalıma girmenin ve aynalara bakmaktan çekinmenin nedeni de bu.
Otuzlu yaşların hem çok güzel hem de biraz sorunlu olduğunu, bunun 30 yaş sendromuna yol açtığını söyleyen Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, otuzlu yaşların psikolojiye etkileri hakkında şunları söylüyor:
“Otuzlu yaşlar güzeldir çünkü okul dönemi atlatılmıştır. Genellikle maddi olarak en iyi dönemlerimizi yaşarız ya da en güzel günlerin beklentisi içine gireriz. Ancak her zaman durum böyle olmayabilir. Her birimiz kendimizden birçok başarı bekleriz. Bize emek veren ebeveynlerimiz, bizden onları gururlandıracak bir şeyler yapmamızı bekler ya da biz öyle zannederiz. Beklentiler yükseldikçe kendimizi eleştirip dururuz. Hedeflerimizin ne kadarına ulaşabildiğimiz, seçimlerimizin ne kadarından memnun olduğumuz her an içimizi kemirir.
30 YAŞ KEŞKELERİ BERABERİNDE GETİREBİLİR
“Başka bir meslekte daha mı başarılı olurdum? Zengin olmak için yeterli miyim? Bu kişiyle evlenmemiş olsam hayatım nasıl olurdu? Acaba çok mu rahat davranıyorum yoksa her şeyi başkalarından daha mı ciddiye alıyorum?” sorularının listesi böyle uzayıp gider. Nasıl bir hayat seçmiş olursanız olun elinizdekilerin yeterli olmadığına dair o tanıdık memnuniyetsizlik hissi ruhunuzu ele geçirmek için tetikte bekler.
İşiniz, ilişkileriniz, aileniz sizi hayal kırıklığına uğratmıştır. Suçu etrafa atma aşamasını aşabildiyseniz, bu kez de kendinizi fazla eleştirmeyi tercih edebilirsiniz. Bütün bu bunalım, kendinizle yüzleşmenizi gerektirir. Belki de çoğumuz gibi, film yıldızı, yılın sporcusu, uluslararası bir şirketin CEO’su olmamışsınızdır!”
SORUMLULUKLAR YORUCU OLABİLİR!
Bu yaşlarda kişisel sorgulamaların yanı sıra sorumluluğun yükselmesinin de insanları bunalıma sokan bir faktör haline gelebildiğini aktaran Dr. Yavuz, “Bebek sahibi olup aylarca uyumadan işe gitmek ve normal geri dönebilmek oldukça zordur. Hasta ebeveynlerin bakımı ya da kaybı büyük üzüntüler yaşatabilir. Kişi, kendisini yapılması gerekenler arasında koştururken bulur. Eğer destek olacak çalışanlara ya da dostlara sahip değilse gelişmek bir yana, günlük rutini devam ettirebilmek bile büyük bir mesele haline gelir” diyor ve şöyle devam ediyor:
30 YAŞINDA OLMAK, TRENİ KAÇIRMAK MI?
“Yetersizlik hissi, başarısızlık korkusu, kötü giden bir evlilik ya da boşanma sürecinin getirdiği depresyon, otuzlu yaşların kutuyu açınca yüzümüzü buruşturmamıza neden olan hediyeleridir. Bekarlar için ‘Treni kaçırıyorum’ hissi adeta bir paniğe dönüşebilir. Eş adaylarıyla insanı bezdiren buluşmalar, spor salonu ya da dans kursu gibi romantik motivasyonlu sosyalleşme çalışmaları, bu yaşlarda yoğun hale gelir. Kişisel görünüme dair endişeler ve hormonal değişimler de kişiyi kaygılandıran başlıklar arasındadır.
HAYATI DERT KATALOĞUNA ÇEVİRMEYİN
Bu yaşlarda en çok zamansızlıktan şikayet ederiz. Hayatta ne gerçekleştireceksek artık onu gerçekleştirmemizin zamanı olduğunu düşünürüz. Eğer amaçlarımıza büyük oranda ulaştığımızı düşünebiliyorsak, bu kez bizden medet umanların ağırlığı üzerimize çökebilir. Kendimizi kurtarmamız yetmez, tüm aileyi, akrabaları da işe yetiştirmemiz ya da maddi manevi desteklememiz beklenebilir. Orta yaşı ciddi bir hastalığa yakalanmadan, bir iki sinir krizi geçirmeden, işten kovulmadan ya da şiddetli bir karı koca kavgası yaşamadan atlatmak bayağı zordur. Evliliklerde çok ciddi sınavlar yaşanabilir. Aldatılma, terk edilme, parasız kalma, hastalanıp yatağa düşme, alkole yatkınlık gibi bir dert kataloğu oluşur.”
GERÇEKLERİNİZİ KABUL EDİN!
“Eğer şu anda bu noktadaysanız sandığınız kusursuz kişi değil de gerçekte kim olduğunuzu, bu dünyaya ne için geldiğinizi, daha tatminkar bir yaşam kurmak için neler yapabileceğinizi düşünüp daha gerçekçi beklentilerle yolunuza devam etmelisiniz” önerisinde bulunan Dr. Mehmet Yavuz’un bunun için yapılmasını tavsiye ettikleri ise şöyle:
- Önce kendinizi sevmeyi öğrenmelisiniz. Bu durum çevrenizi de daha kolay sevmenizi kolaylaştıracaktır.
- Aynaya baktığınızda gördüğünüz kişiye saygı duyun. Kendinize olan özsaygınızı asla yitirmeyin.
- Kendinize yatırım yapın. Artık hayatınızın en verimli evresine geçtiğinizi unutmayın. Yeni hobiler edinin, daha önce yapmak isteyip de ertelediklerinizi tekrar gündeme alın.
- Spora başlayın. Spor sadece bedensel sağlığınızı değil, ruhsal gelişiminizi de olumlu etkileyecek, beden ve ruhunuzu tanımanızı sağlayacaktır.
- Yeni bir sosyal çevreye dahil olun. Unutmayın, bunalımlı ruh halini atlatmak için arkadaşların ve dostların her zaman yardımı olur.
Fotoğraflar: Dr. Mehmet Yavuz
NTV.com