|
Yine kan emiciler
Ekleyen: Filiz Çapar Şahin | Okunma: 234723 | 28.10.2013
Zamanın bir yerinde, hayatınızın bir köşesinde, tanıdığınız insanlardan bir kısmı artık omzunuzda ağırlık yapmaya başlar. Sorumluluğunu aldığınız insanlardan bahsetmiyorum; ister dostluk ilişkisi içinde olun, ister arkadaşlık veyahut sevgili… Büründüğü kimlik önemli değil, zamanla içinizde bir ağırlık, bir fazlalık duygusu hissettirmesi yeterli. Gözden geçirmek lazım bu tip ilişkileri. Biraz acımasızca gelse bile bazılarını da silkelemek. Hayat değişiyor, biz değişiyoruz, gelişiyoruz. Zaten sağlam dostlarınız dışında eğer çevrenizdeki insanlar da olduğu gibi kalıyorsa; siz de olduğunuz gibi kalıyorsunuz, haberiniz olsun. Ana taşlarınız yerinde olmak kaydıyla zaman zaman değişikliğe gitmezseniz, canlılığınız ve değişkenliğinizle birlikte gelişiminiz de durmuş demektir. Belki de artık her şeye evet der hale gelip başkalarının hayatını yaşıyorsunuzdur.
Yapmak istediğim ve yapamadığım birçok iş üst üste yığılıp beni boğmaya başladı, oturup oyalayıcılarımın neler olduğunu anlamaya çabalarken birden fark ettim bu insanların varlığını. Hayatım vampir kaynıyordu. Oysa ben onları arkadaşlarım sanıyordum. Meğerse ideallerimin çatlaklarından içeri sızmış birer zehirmiş hepsi de. Hem istekleri bitmiyor, hem de onlara ayırdığım zaman dilimi gittikçe büyüyor. Bu bir kısır döngü halini alıyor sonra. Zaman dilimi ne kadar büyürse, istekler o kadar çoğalıyor. Sanıyorum bütün matematikçiler bir araya gelse bu tersine durumu çözemez, kan emicilerimizin iştahının artma oranını hesaplayamazlar. İlacı henüz bulunmamış bir hastalık gibi yayılan ve birçok yaşamı sancıyla, kanla, irinle birbirine bağlayan bu bağımlılıktan yakamı kurtarmaya karar verdim sonunda. Üstelik sadece kendimi onlardan değil, onları da kendimden kurtarmış olacaktım. Derler ya iki ucu… değnek diye, bizimkisi o hesap. Onlar da hayatlarını sürdürmek için ekmeği elden, suyu gölden almaktan kurtulup bir iki alın teri dökmeyi öğrenmeye başlayacaklardı böylelikle. Planım direnç yaratmayacak şekilde yavaş yavaş geri çekilmekti. Tereyağından kıl çeker gibi… Fark ettirmeden zaman içinde görünmez olmak… İlk başta birer hayır yeterli oldu. Sonra gönül kırmadan görüşmelerde seyreltmeye gittim. Bahanem oldukça inandırıcıydı, kendimle meşguldüm. Bir kurs, bir ders, ya da önemli bir toplantı… Ben kıyametler kopar sanıyordum. Biraz dert yanıp sitem edenler oldu tabi ki. Önemli olan bu noktada ilerlemeyi sürdürebilmek. Bir de baktım ki insanlar bu kopuşu kabullenebiliyormuş. Kendimize yarattığımız bütün kafesler meğerse kafamızdaymış. Uzaklaştığım ve yıllar sonra karşılaştığım insanların yüzündeki tebessümü görünce bunun ne kadar doğru bir adım olduğunu anladım. Doğrusu ilk başlarda biraz vicdan azabı duymadım değil. Şimdi ise işi başından sıkı tutuyorum. Bir insanla tanıştığımda ilk dikkat ettiğim şey hayatını neyin yönlendirdiği. Eğer hayatını krizler yönetiyorsa, bir biraz temkinli yaklaşıyorum. İnsanlarla dikenlerimiz birbirine geçmeden önce kişisel mesafemi iyi ayarlamaya çalışıyorum. ULTREYA…
» Diğer Yazılarıma Bakmak İçin Buraya Tıklayın «
Yorum yapabilmek için üye girişi yapınız veya facebook hesabınız ile yorum yapın. |
1. Psikolojik Danışmanın Önlük Giymesi Uygun Olur mu?
Toplam Tekil Hit: 3243290
Toplam Çoğul Hit: 23604859 Kimler Online ?
10 Ziyaretçi, 0 Üye
En son üyemiz H.HOCA, Hoşgeldiniz.
|