Deprem, sonuçları öngörülemeyen bir doğal afet olarak tanımlanmaktadır. Deprem korkusu kişinin sadece kendisi değil, ailesi, yakın çevresi ve tüm dünyanın zarar göreceği endişesi yaşaması durumudur.
Deprem, sonuçları öngörülemeyen bir doğal afet olarak tanımlanmaktadır. Deprem korkusu kişinin sadece kendisi değil, ailesi, yakın çevresi ve tüm dünyanın zarar göreceği endişesi yaşaması durumudur. Deprem korkusunun herkeste yaşanabileceğini belirten uzmanlar, bu korkunun kişinin yaşamını çok önemli oranda etkilemesi ve uyku düzeninin bozulması halinde deprem fobisinden söz edileceğini vurgulamaktadır. Uzmanlara göre bu endişe, korku ve anksiyete ile baş edilemiyorsa mutlaka bir destek alınması gerekir.
Deprem, sonuçları öngörülemeyen bir doğal afettir. Dolayısı ile, kontrolümüz haricinde gelişen olayların korku duygusunu tetiklemesi çok doğaldır. Deprem korkusunun bir diğer adı ‘seismophobia’, ölüm ve kaybetme fobisiyle bağlantılıdır. Öteki birçok fobide tehdit unsuru, kendi yaşamımızla ilgili karşı karşıya kalınan olaylar iken; burada tehdit unsuru ailemizi ve yakın çevremizi kaybetme ihtimalimiz ile ilişkilidir.
Deprem Korkusu Belirtileri Nelerdir?
“Seismophobia” olarak tanımlanan deprem korkusu veya deprem fobisi, kişinin yaşadığı ölüm veya sevdiklerini kaybetme korkusudur. Bu korkuyu yaşayan kişilerde huzursuzluk, tedirginlik, baş dönmesi, titreme, terleme, kalp çarpıntısı gibi fiziksel, karanlık ortamlardan kaçınma, deprem ile ilgili konuşmalardan uzak durma gibi belirtiler görülmektedir.
Deprem kişiler üzerinde hem fiziksel hem de psikolojik etki yaratan travmatik olaylardır. Yaşanan bu travmatik olay sadece depreme maruz kalan kişileri değil, mağdurların yakınlarını da etkilemektedir. Depreme yakından ya da medya aracılığı ile tanık olan kişilerin yanı sıra destek-yardım çalışmalarında görev alan kişiler ve/veya personeller olumsuz etkilenmektedir.
Deprem Sonrası Ne Zaman Destek Alınmalı?
Deprem sonrası verilen tepkilerin kişisel özelliklere göre değişkenlik göstermektedir. Bunlar, anormal bir duruma karşı verilen normal tepkiler olarak görülen doğal reaksiyonlardır. Bu tepkiler fizyolojik, bilişsel, duygusal ve davranışsal olarak ayrılmaktadır.
Fizyolojik tepkiler; yorgunluk, bulantı, baş ağrısı, tikler, baş dönmesidir. Bilişsel tepkiler; hafıza problemleri, dikkat sorunları, karar vermekte güçlüklerin olmasıdır.
Davranışsal tepkiler; uyku problemleri, sık ağlama, tedirginlik hali, isteksizlik, alkol-madde kötüye kullanımıdır. Duygusal tepkiler; kaygı, depresyon, suçluluk hissetme, kendisine veya başkalarına zarar geleceği beklentisidir. Kişilerde görülen bu tepkiler normal olmakla birlikte dikkatle gözenmeli ve bir aydan uzun sürmesi durumunda psikiyatri ve/veya psikolojiye yönlendirilmelidir.
Deprem korkusu ile başa çıkabilmek için öncelikle bu konuda istekli ve iş birlikçi olunması gerekmektedir. Bu konuda bilimsel temeli olan, kısa süreli psikolojik destek alınması önem teşkil etmektedir. Korkunun yarattığı çaresizlik duygusu ve travmatik stres belirtileri arasında ilişki olduğu bilinmektedir. Bu nedenle korkulan durumlardan kaçınmak yerine, korku ile karşılaşmak ve kontrol duygusunun gelişmesini sağlamak ile deprem korkusunun üstesinden gelinebileceği bilinmektedir.
Deprem Sonrası Korkuyla Nasıl Baş Edilmelidir?
Deprem yaşayan kişilerde ortaya çıkan korku ile baş etmek oldukça önemlidir. Kişi depreme yakalandığı yerden uzaklaşıp kendini güvenli bir ortama almalıdır. Güvenli alana aldıktan sonra sürekli olarak deprem üzerine konuşmak yerine odak noktasını farklı konulara çekmek yararlı olacaktır. ‘Şu anda güvenli alandayız. Güvenliğimizi tehdit edecek bir durum şu an yok’ gibi iç telkinlerde bulunmak önemlidir. Kişi stresle baş etme noktasında nefes egzersizleri biliyorsa bu da rahatlamasına yardımcı olacaktır.
Kişinin bu yöntemleri kullanmasına rağmen tedirginlik, endişe ve korkusunun devam etmesi halinde yapılacak başka durumlar da vardır. Depremin üzerinden günler geçmesine rağmen korku ve endişeler devam ediyorsa yani kişi akut travmanın etkisinde ise bu noktada etkisinde ise travma sonrası stres bozukluğu olmuş olabilir.
Bu durum kişinin günlük hayatını etkiliyorsa bir uzmandan mutlaka destek alınmalıdır. Müdahale edilemeyen durumlar gelecekte daha ciddi psikiyatrik sorunlara yol açabilir.