Çocuğun ruhsal gelişim aşamalarının bir basmağında saplanıp kalması veya bu basmağın özelliklerini bırakamaması durumuna saplanma denir. Çocukluğunda herkes bakılmayı veya korunmayı anne ve babasından bekler. Bu çocuğu bağımlı kılar. Ancak kişi bu özelliklere saplanıp kalırsa yetişkinliğinde de tüm dünyanın kendisine borçlu olduğunu düşünebilir.
Saplanma daha çok bağımlı kişilik örüntülerinde görülür.
Devamını Okumak İçin Tıklayın
13.03.2012 | Okunma: 5244 | Ekleyen: Munise Tekin
DİSSOSİASYON ( Çözülme - Ayrıştırma )
Egoya zor veya katlanılamaz gelen düşünce ve duyguların, bağlı oldukları olay veya yaşantılardan koparak bilinç alanından uzaklaştırılması, bunların zaman zaman ayrı bir şekilde faaliyete geçmesi için özerkleşmeleri ve egoyu etkilemeleri durumudur. Amaç egoyu rahatsız eden çatışma ve bunaltıları yatıştırmaktır.
Bir başka şekilde dissosiasyon; acı veren bir an, olumsuz düşünce veya duygularla baş edebilmek için kişisel kimlik duygusunun değişmesi veya bunaltı yaratıcı durumdan uzaklaşma amacıyla bilinç durumunun değiştirilmesi veya kişinin duyarlılığının ayrışması durumudur.
Bir düşüncenin zihin bütünlüğünden ayrılarak otomatik veya bağımsız bir davranış ortaya çıkardığı dissosiyatif nevroz vakalarında görülen unutmalar, bayılma nöbetlei, uyurgezerlik vb. belirtiler dissosiasyona örnek verilebilir.
Devamını Okumak İçin Tıklayın
09.03.2012 | Okunma: 10473 | Ekleyen: Munise Tekin
İÇE ATMA ( İntrojection )
İlkel bir savunma mekanizması olan içe atmada kişi bir başkasının tüm varlığını, bazı özelliklerini veya bir parçasını yemiş yutmuş gibi benliğinin içine atar. Yani içe atılan nesne benlik içinde yabacı bir cisim gibi varlığını sürdürür.
Filmlere veya romanlara konu olan sevgi ve aşkta bir içe atmadır. "Seni ölene dek kalbimde taşıyacağım" cümlesi buna örnek olabilir.
Devamını Okumak İçin Tıklayın
08.03.2012 | Okunma: 6478 | Ekleyen: Munise Tekin
ENTELLEKTÜALİZASYON ( Düşünselleştirme )
Okumuş veya iyi eğitim almış kişilerin sıklıkla kullandığı bu savunma mekanizması ile kişi; yasak dürtülerini, anılarını veya yaşantılarını düşünsel yetiler veya kitabi bilgiler ile açıklamaya çalışır. Böylece egoyu rahatsız eden asıl bunalım kaynağı kapatılmak istenir. Yani iç duyguların ifadesinden kaçınılır, dikkat dış gerçekliklere yoğunlaştırılır ve kuru bilgi orada durur.
Devamını Okumak İçin Tıklayın
06.03.2012 | Okunma: 14459 | Ekleyen: Munise Tekin
MİZAH ( Humor - Mizahi Bakış Açısı Oluşturmak )
Kişinin hem kendisi hem de etrafındakiler üzerinde olumsuz etkiler bırakmadan, kendinde rahatsızlık hissetmeksizin, esasında rahatsızlık verebilecek düşünce ve duygularını mizahi bir bakış acısıyla ifade etmesine humor denir. Kişinin rahatsızlık verebilecek olaylara hoşgörüsünü arttıran ve gelecekte oluşabilecek olumsuz olayları tolere edebilmeye olanak sağlayan humor; kişinin kendisini çok fazla yermeden kendisiyle barışık olmasına da yol açar.
Devamını Okumak İçin Tıklayın
05.03.2012 | Okunma: 3777 | Ekleyen: Munise Tekin
İDEALİZASYON( Olgun Olmayan Örnek Alma - Ülküleştirme )
Kişi gerçekte veya hayalinde sevgi ve haz nesnesine yani anne yerine koyduğu herhangi birine gerektiğinden fazla libidinal yatırım yaparsa idealizasyon mekanizmasını kullanmış olur. Yani kişi kendi zayıf egosunun yarattığı doyumsuzluktan kurtulmak için bir başka ideal kişiye libidinal enerjisini transfer eder. Böylece kendini değerli kılar.
İdealizasyonun tam tersi olan savunma mekanizması devalüasyondur.
örneğin bir kadının kocasına yıllar önce ölmüş babasının libidinal enerjisini yüklemesi gibi. Kadın böylece hem babasını yaşatmış oluyor, hem de var olan babasının ölümüyle gelen boşluğu dolduruyor.
Devamını Okumak İçin Tıklayın
01.03.2012 | Okunma: 6147 | Ekleyen: Munise Tekin
Bölünme ( Ayırmak-Splitting )
En ilkel savunma mekanizmalarından biri ve bir savunma mekanizması olarak tanımlanması hala tartışmalı olan bölünme; bebeğin hayatının ilk aylarındaki nesneleri çok iyi veya çok kötü olarak algılamasından esinlenerek meydana getirilir.
Yetişkinlikte kişi kendisi dışındaki tüm varlıkları veya durumları iyi yada kötü diye ikiye ayırır. Hatta buna zaman zaman kendisini de dahil edebilir. Yani anılar ve duygulanımlar beyinde iyi yada kötü olarak linklemeye hazır halde tutulur. Böylece kişi birbirine karşıt ve çatışan duygulanımları bölümlere ayırır ve bu hisler ve durumlar bütünleştirilemez. İyi ve kötü diye bölünen ego dış gerçekliği de böler. Örnek olarak daha önce iyi olarak nitelendirilen kişiye nedensiz yere şüpheci hisler hisseden bir kişi; bunun karşısındaki kişiden değil kendi hislerinden kaynaklandığının bilincinde değildir. Yani karşıdaki kişinin değeri iyi ile kötü durum arasında sürekli yer değiştirir. Sınırda yani borderline kişilik bozukluğunda ve şizofrenide sık gözlenir.
Devamını Okumak İçin Tıklayın
29.02.2012 | Okunma: 11453 | Ekleyen: Munise Tekin
KENDİNE YÖNELTME
Genellikle saldırgan dürtülerle başa çıkmada kullanılan bir savunma mekanizmasıdır. Kişi kendini engellediğini düşündüğü yani dürtüsünü doyuma ulaştırmayı engelleyen nesneye karşı öfke duyar. Başkalarına kızmak, bağırmak gibi davranışlar yasak, ayıp, uygunsuz olarak nitelenmiş ve içe atım düzeneği ile içselleştirilmiş, yani kişiliğimizin bir parçası olmuş olabilir. Bu durumda öfke her zaman karşı tarafa gösterilemez ve kişi yargılayıcı ve yasakçı değerler yüzünden öfkesini kendine yöneltir.
Babasına kızan bir genç neler yapabilir? Bastırabilir, inkar edebilir, bilinçli olarak kendini engelleyebilir, kızabilir, öfkesi yer değiştirip başkasına kızabilir. Yada kendisine yöneltip başını duvarlara vurabilir, kendisini jiletleyebilir yada intihar edebilir. Yapılan çalışmalar intiharların büyük bir kısmının nedeninin kendine yöneltme mekanizması olduğu göstermiştir.